Anadolu Gençlik Derneği Korkuteli Şubesi Doğu Türkistan da Uygur Türklerine yapılan zulümle ilgili dün bir basın açıklaması yaptı. Dernek; “66 yıldır Çin Yönetimi işgali altındaki Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zulümler devam ediyor” dedi
Haber Giriş Tarihi: 03.07.2015 10:22
Haber Güncellenme Tarihi: 03.07.2015 10:22
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.korkutelimanset.com
Anadolu Gençlik Derneği Korkuteli Şubesi Doğu Türkistan da
Uygur Türklerine yapılan zulümle ilgili dün bir basın açıklaması yaptı.
Derneğin basın açıklamasında; “ Hazreti İsa Aleyhisselam’dan yaklaşık altı yüz
yıl sonra insanlığın yeniden vahiyle buluştuğu bir ay olan mübarek Ramazan
günlerinde işgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskıcı uygulamaları
işkence ve öldürmeye kadar varabilmektedir. İşgalci Çin Yönetiminin
Müslümanlara yönelik baskı ve tahakkümünü artırmasında özellikle Ramazan ayını
seçmesi Müslüman halkı provoke etmeye yönelik bir stratejidir. Provokasyonların
amacı Doğu Türkistan’ın Müslüman halkını kışkırtıp uluslararası kamuoyuna
haksız gösterme çabasıdır. Oysa gerçekte olan İşgalci Çin polisinin “dur”
ihtarı bile vermeden Müslümanları vurup öldürmesidir. Geçtiğimiz hafta
içerisinde sadece ve sadece oruç tuttukları için yüze yakın kardeşimiz şehit
edilmiştir. Yaşanan arbedelerde tartaklana ve yaralanan kardeşlerimizin sayısı
belli değildir. İşgalci Çin Yönetimi, Müslüman devlet memurlarının, öğretmenlerin,
öğrencilerin ve işçilerin oruç tutmasına müsaade etmemektedir. Aynı şekilde namaz kılmalarına da müsaade
etmemektedir. Kişilerin evlerinde bulunduracağı Kur’an-ı Kerim ve seccade
sayısına kadar müdahale edebilme hakkını kendinde gören bir yönetimin insan hak
ve özgürlüklerinin ne kadar uzağında olduğu aşikardır.
Oruç tutmayı, namaz kılmayı yasaklamak bizim anlayışımıza
göre firavunlaşmaktır. Çin Yönetimi aynı
zamanda Müslümanların etnik kimliğine yönelik asimilasyon politikaları
yürütmektedir. Bunun adı faşizanlıktır. Müslümanlara
ait lokanta ve benzeri yerlerin Ramazan’da gün boyunca açık olmasını ve her
birinde alkol satışı yapılmasını istemek de yine inanç hürriyetine aykırı bir
uygumladır. Müslümanlara zorla alkol içirmenin zorbalıktan başka bir izahı
yoktur. Doğu Türkistan’da olup bitenlerin dünya kamuoyu ile paylaşılmasına
imkân verecek tarafsız gazetecilerin ve gözlemcilerin bölgeye gitmesi
sağlanılmalıdır. İşgalci Çin Yönetiminin bu uygulamalarına karşı İslam
Ülkeleri, uluslararası insan hakları
platformları ve Türkiye teyakkuz halinde olmalıdır. Müslüman öğretmenlerin,
öğrencilerin, memurların ve işçilerin din ve vicdan hürriyetine yönelik baskıların
kaldırılması için Çin Yönetimi uyarılmalıdır. Müslümanlara ait işyerlerinin ve
evlerin 7/24 gözetim altında tutulması evdeki kitapların ve mutfak aletlerine
kadar müdahalelerin olmasına son verilmelidir. Aynı şekilde tesettür yasağına
son verilmelidir. Öte yandan Müslümanlara yönelik zulüm ve baskılar sadece Doğu
Türkistan’da değildir. Arakan’dan Orta
Afrika Cumhuriyeti’ne İslam coğrafyasında şiddet ve terör olayları devam
etmektedir. Türkiye, Suriye’de bir bataklığın içine çekilmek
istenmektedir. Türkiye, Irak ve Suriye
politikasında bir tuzağın içine düşmüştür. İzlenen politikalar başta İsrail
olmak üzere emperyalizmin ekmeğine yağ sürmüştür. Irkçılık ve mezhepçilik
yapılarak bir yol alınamayacağı ortadadır. Türkiye bölgede huzur ve barış
istiyorsa mutlaka ama mutlaka İran, Irak, Suriye ve Mısır ile birlikte ABD, A B
ve İsrail güdümünden uzak politikalar üretmek zorundadır. Kuklalara karşı
hamasete dayalı söylemler geliştirip kuklacılara teslim olunarak gidilen yolda
duvara toslamak kaçınılmazdır. Biz bu coğrafyada Türk’ü ile Kürt’ü ile Arap’ı
ile Fars’ı ile birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Biz bu coğrafyada
Müslüman ya da değil kimsenin saçının teline zarar gelmesini istiyoruz. Biz bu
coğrafyada insanların hak ve hukukları gözetilmesi, kimseye ikinci sınıf
muamele yapılmasın istiyoruz. İşte bütün bunların yolu öncelikle ABD ile
stratejik ortaklıktan vazgeçmektir. Avrupa Birliği’nin peşine takılmaktan
vazgeçmektir. İsrail ile birlikte
hareket etmekten vazgeçmektir. İşte bütün bunların yolu şahsiyetli ve onurlu
bir dış politikadır. İşte bütün bunların yolu adil bir düzen ve yeni bir dünya
için gayret etmektir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
AGD basın açıklaması yaptı
Anadolu Gençlik Derneği Korkuteli Şubesi Doğu Türkistan da Uygur Türklerine yapılan zulümle ilgili dün bir basın açıklaması yaptı. Dernek; “66 yıldır Çin Yönetimi işgali altındaki Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zulümler devam ediyor” dedi
Anadolu Gençlik Derneği Korkuteli Şubesi Doğu Türkistan da Uygur Türklerine yapılan zulümle ilgili dün bir basın açıklaması yaptı. Derneğin basın açıklamasında; “ Hazreti İsa Aleyhisselam’dan yaklaşık altı yüz yıl sonra insanlığın yeniden vahiyle buluştuğu bir ay olan mübarek Ramazan günlerinde işgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskıcı uygulamaları işkence ve öldürmeye kadar varabilmektedir. İşgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskı ve tahakkümünü artırmasında özellikle Ramazan ayını seçmesi Müslüman halkı provoke etmeye yönelik bir stratejidir. Provokasyonların amacı Doğu Türkistan’ın Müslüman halkını kışkırtıp uluslararası kamuoyuna haksız gösterme çabasıdır. Oysa gerçekte olan İşgalci Çin polisinin “dur” ihtarı bile vermeden Müslümanları vurup öldürmesidir. Geçtiğimiz hafta içerisinde sadece ve sadece oruç tuttukları için yüze yakın kardeşimiz şehit edilmiştir. Yaşanan arbedelerde tartaklana ve yaralanan kardeşlerimizin sayısı belli değildir. İşgalci Çin Yönetimi, Müslüman devlet memurlarının, öğretmenlerin, öğrencilerin ve işçilerin oruç tutmasına müsaade etmemektedir. Aynı şekilde namaz kılmalarına da müsaade etmemektedir. Kişilerin evlerinde bulunduracağı Kur’an-ı Kerim ve seccade sayısına kadar müdahale edebilme hakkını kendinde gören bir yönetimin insan hak ve özgürlüklerinin ne kadar uzağında olduğu aşikardır.
Oruç tutmayı, namaz kılmayı yasaklamak bizim anlayışımıza göre firavunlaşmaktır. Çin Yönetimi aynı zamanda Müslümanların etnik kimliğine yönelik asimilasyon politikaları yürütmektedir. Bunun adı faşizanlıktır. Müslümanlara ait lokanta ve benzeri yerlerin Ramazan’da gün boyunca açık olmasını ve her birinde alkol satışı yapılmasını istemek de yine inanç hürriyetine aykırı bir uygumladır. Müslümanlara zorla alkol içirmenin zorbalıktan başka bir izahı yoktur. Doğu Türkistan’da olup bitenlerin dünya kamuoyu ile paylaşılmasına imkân verecek tarafsız gazetecilerin ve gözlemcilerin bölgeye gitmesi sağlanılmalıdır. İşgalci Çin Yönetiminin bu uygulamalarına karşı İslam Ülkeleri, uluslararası insan hakları platformları ve Türkiye teyakkuz halinde olmalıdır. Müslüman öğretmenlerin, öğrencilerin, memurların ve işçilerin din ve vicdan hürriyetine yönelik baskıların kaldırılması için Çin Yönetimi uyarılmalıdır. Müslümanlara ait işyerlerinin ve evlerin 7/24 gözetim altında tutulması evdeki kitapların ve mutfak aletlerine kadar müdahalelerin olmasına son verilmelidir. Aynı şekilde tesettür yasağına son verilmelidir. Öte yandan Müslümanlara yönelik zulüm ve baskılar sadece Doğu Türkistan’da değildir. Arakan’dan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne İslam coğrafyasında şiddet ve terör olayları devam etmektedir. Türkiye, Suriye’de bir bataklığın içine çekilmek istenmektedir. Türkiye, Irak ve Suriye politikasında bir tuzağın içine düşmüştür. İzlenen politikalar başta İsrail olmak üzere emperyalizmin ekmeğine yağ sürmüştür. Irkçılık ve mezhepçilik yapılarak bir yol alınamayacağı ortadadır. Türkiye bölgede huzur ve barış istiyorsa mutlaka ama mutlaka İran, Irak, Suriye ve Mısır ile birlikte ABD, A B ve İsrail güdümünden uzak politikalar üretmek zorundadır. Kuklalara karşı hamasete dayalı söylemler geliştirip kuklacılara teslim olunarak gidilen yolda duvara toslamak kaçınılmazdır. Biz bu coğrafyada Türk’ü ile Kürt’ü ile Arap’ı ile Fars’ı ile birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Biz bu coğrafyada Müslüman ya da değil kimsenin saçının teline zarar gelmesini istiyoruz. Biz bu coğrafyada insanların hak ve hukukları gözetilmesi, kimseye ikinci sınıf muamele yapılmasın istiyoruz. İşte bütün bunların yolu öncelikle ABD ile stratejik ortaklıktan vazgeçmektir. Avrupa Birliği’nin peşine takılmaktan vazgeçmektir. İsrail ile birlikte hareket etmekten vazgeçmektir. İşte bütün bunların yolu şahsiyetli ve onurlu bir dış politikadır. İşte bütün bunların yolu adil bir düzen ve yeni bir dünya için gayret etmektir.
En Çok Okunan Haberler