“İstatistiki veriler ürkütüyor”

Çimen “Uzun yıllardır devam eden son yıllarda ise hızını artıran kültürel yozlaşma ve manevi tahribat geleceğimiz açısından çok büyük tehlike oluşturmaktadır. Bu aziz milleti topla tüfekle işgal edemeyeceklerini anlayan ırkçı emperyalist güçler çareyi aile yapımızı bozarak geleceğimizin teminatı gençlerimizin fikirlerini inançlarını bozup geçmişle bağlantılarını kopararak köksüz adeta ucube bir yeni nesil ortaya çıkarmak istemektedirler. Bunun için her türlü yolu denemektedirler.  Başta diziler ile fikir ve yaşam tarzına hedef almışlardır. Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.” Şeklinde konuştu.  

“Yürekleri hiç acımıyor.”

Çimen “ Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.  Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar. Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz. Milletimizin geleceği açısından endişeleniyoruz.  20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idare edebilecek?  Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek? Kültürel yozlaşma ‘geleneksel aile yapımızı’ sarstı, boşanmalar arttı! Ancak boşanmalar sadece aile kurumumuzu değil, geleceğimizi de elimizden alıyor! Resmi rakamlara göre son 10 yılda Türkiye’de boşanma oranları yüzde 41’in üstüne çıkarken, her yıl ise ortalama 110 bin çocuk bundan etkileniyor. Boşanan çiftlerin çocuklarının yüzde 75’i baba şefkatinden, yüzde 25’i ise anne sevgisinden ne yazık ki mahrum kalıyor. Uzmanlar, bu durumun ilerde büyük travmalara neden olacağını belirtiyor.Aile kurumu sarsıldı, boşanmalar arttı! Ancak olan yine geleceğimize, çocuklarımıza oluyor! Son yıllarda aile kurumunun temelini adeta dinamitleyen uygulamalar Türkiye’de boşanmayı teşvik ederken, en fazla zararı ise ne yazık ki çocuklar görüyor.

 TÜİK’in verilerine göre, sadece 2016 yılında toplamda 212 bin 945 boşanma davası açılırken, 126 bin 164 çift ise boşandı. Boşanmaların en fazla olduğu zaman dilimi evliliğin ilk 5 yılı olurken, bu boşanmalarda her yıl ortalama 110 bin çocuk etkileniyor. Türkiye boşanma rakamlarında AB ülkeleri ile yarışırken, geleceğimiz adına da alarm veriyor!AB uyum yasaları çerçevesinde aile kurumu ile ilgili yapılan düzenlemeler aile bağlarını zayıflatırken, evliliklerin büyük bir kısmının ise boşanmayla sonuçlanmasına neden oluyor. Türkiye’de 2015 yılında 603 bin 976 bin kişi evlenirken, 136 bin 808 kişinin evliliği ise boşanma ile sonuçlandı.

2016 yılı raporlarına bakıldığında ise evlenen kişi sayısında 594 bin 493 kişiye düşerken, boşanan çiftlerin sayısı 126 bin 164 olarak gerçekleşti. TÜİK’in rakamlarına göre son 5 yılda Türkiye’de yüzde 9,8 oranında boşanmalar artarken son 10 yılda ise bu rakam yüzde 41’lere çıkıyor.Birçok alanda AB’nin örnek alınması geleneksel aile yapımızı parçalarken, çocuklarımızı da küçücük yaşlarda aile sıcaklığından mahrum bırakıyor. Son bir yıl içerisinde boşanma olaylarında 109 bin 978 çocuk etkilenirken, çocukların velayetinin yüzde 75’i anneye verildi. Anne-babası boşanan çocukların yüzde 75’i baba şefkatinden mahrum bir hayat sürdürmek zorunda kalırken, çocukların yüzde 25’i ise ne yazık ki anne sıcaklığından mahrum kalıyor.