Korkuteli’nin markalaşmış ve en çok tercih edilen pastanelerinden olan Nur Pastanesi dondurmanın yanı sıra güllaç satışlarında da rekora koşuyor. Hem ramazanın geleneksel hale gelmiş tatlısı olduğu için hem de sıcak yaz aylarında hafif sütlü bir tatlı olduğu için tercih edilen güllacın faydaları saymakla bitmiyor
Haber Giriş Tarihi: 16.07.2014 11:58
Haber Güncellenme Tarihi: 16.07.2014 11:58
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.korkutelimanset.com
Yaz aylarına denk gelmesiyle bu sene Korkuteli hareketli bir
Ramazan geçiriyor. Özellikle iftardan sonra çarşıya akın eden vatandaşlar
pastaneleri dolduruyor. Korkuteli’nin markalaşmış ve en çok tercih edilen
pastanelerinden olan Nur Pastanesi dondurmanın yanı sıra güllaç satışlarında da
rekora koşuyor. Hem ramazanın geleneksel hale gelmiş tatlısı olduğu için hem de
sıcak yaz aylarında hafif sütlü bir tatlı olduğu için tercih edilen güllacın
faydaları saymakla bitmiyor. Uzmanlar saray tatlısı olarak da bilinen güllacı sadece
ramazan ayında değil her zaman tüketilmesini öneriyor
Güllacın tarihçesi
15. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı’da halk, mısır
nişastasından yufkalar açar ve bu yufkaları saklarmış ve bu yufkalar havayla
temas halinde olduğu için zamanla kururmuş. Halk da kuruyan bu yufkaları süt ve
şekerle ıslatıp yermiş. Zamanla içine gül suyunun eklenmesiyle “güllü aş”
ismini almış. İlerleyen zamanda tatlının adı “güllaç” a dönüşmüş.
Arif Bilgin’in Osmanlı Saray Mutfağı kitabına göre güllaç
saraya ilk kez 1489′da girmiş. Kastamonulu Ali Usta’nın, elinde kalan kuru
yufkaları, saray görevlilerinin Kastamonu gezisi sırasında şekerli sütle
ıslatıp ikram etmesiyle Osmanlı sarayına girmiş ve sarayın gözbebeği olmuş. Ali
Usta bir ferman ile saraya getirilmiş ve Tatlıcı başı yapılmış. Osmanlı
sarayının sofralarından eksik edilmeyen güllaç tatlısının yaprakları Osmanlı
döneminde kömür ocaklarında sac tavalarda yapılırmış. Kamıştan
yapılan sırt küfeleriyle de paşa konaklarına taşınmış. Bazı kaynaklarda Kanuni
Sultan Süleyman’ın çocukları için düzenlediği sünnet törenlerinde ikram ettiği
de yer alır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ramazanın incisi güllaç
Korkuteli’nin markalaşmış ve en çok tercih edilen pastanelerinden olan Nur Pastanesi dondurmanın yanı sıra güllaç satışlarında da rekora koşuyor. Hem ramazanın geleneksel hale gelmiş tatlısı olduğu için hem de sıcak yaz aylarında hafif sütlü bir tatlı olduğu için tercih edilen güllacın faydaları saymakla bitmiyor
Yaz aylarına denk gelmesiyle bu sene Korkuteli hareketli bir Ramazan geçiriyor. Özellikle iftardan sonra çarşıya akın eden vatandaşlar pastaneleri dolduruyor. Korkuteli’nin markalaşmış ve en çok tercih edilen pastanelerinden olan Nur Pastanesi dondurmanın yanı sıra güllaç satışlarında da rekora koşuyor. Hem ramazanın geleneksel hale gelmiş tatlısı olduğu için hem de sıcak yaz aylarında hafif sütlü bir tatlı olduğu için tercih edilen güllacın faydaları saymakla bitmiyor. Uzmanlar saray tatlısı olarak da bilinen güllacı sadece ramazan ayında değil her zaman tüketilmesini öneriyor
Güllacın tarihçesi
15. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı’da halk, mısır nişastasından yufkalar açar ve bu yufkaları saklarmış ve bu yufkalar havayla temas halinde olduğu için zamanla kururmuş. Halk da kuruyan bu yufkaları süt ve şekerle ıslatıp yermiş. Zamanla içine gül suyunun eklenmesiyle “güllü aş” ismini almış. İlerleyen zamanda tatlının adı “güllaç” a dönüşmüş.
Arif Bilgin’in Osmanlı Saray Mutfağı kitabına göre güllaç saraya ilk kez 1489′da girmiş. Kastamonulu Ali Usta’nın, elinde kalan kuru yufkaları, saray görevlilerinin Kastamonu gezisi sırasında şekerli sütle ıslatıp ikram etmesiyle Osmanlı sarayına girmiş ve sarayın gözbebeği olmuş. Ali Usta bir ferman ile saraya getirilmiş ve Tatlıcı başı yapılmış. Osmanlı sarayının sofralarından eksik edilmeyen güllaç tatlısının yaprakları Osmanlı döneminde kömür ocaklarında sac tavalarda yapılırmış. Kamıştan yapılan sırt küfeleriyle de paşa konaklarına taşınmış. Bazı kaynaklarda Kanuni Sultan Süleyman’ın çocukları için düzenlediği sünnet törenlerinde ikram ettiği de yer alır.
En Çok Okunan Haberler