SON DAKİKA
Hava Durumu

VİCDANLAR NEDEN KARARDI?

Yazının Giriş Tarihi: 06.07.2018 11:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.07.2018 11:22

Bu köşe yazımızda yine ülke gündemini derinden sarsan çocuk istismarları üzerine bir değerlendirelim istedim. Malumunuz, Müslüman bir ülkeyiz ve dünyada dindarlığımızla, ahlak maneviyat ve örf adetlerimizle tanınıyoruz. Her geçen gün globalleşen dünya insanları ne yazık ki günden güne vicdani rahatlığın hevesinde kavrulmakta.

Ben küçüklüğümden bilirim, anneler, babalar, dayılar, amcalar, yengeler hatta ve hatta komşular, mahalle bakkalları bile sokakta bir çocuk görünce kimin oğlusun kimin kızısın diye sorarlardı. Mahallelerinde oturan çocukları iyi tanırlardı. Kimin oğlusun veya kimin kızısın diye de sorguya çekerlerdi. Sorarlardı çünkü kıyafetleri kirli veya ayakkabıları yeni olan hiçbir çocuğun kim olduğunu öğrenmeden bırakmazlardı. Kısacası sahip çıkarlardı. Kimin çocuğu nerede oynuyor kim kiminle nerede ne yapıyor bilinirdi. Dedektif gibi takip ederlerdi çocukları. Günümüz de ise maalesef hem çocukların nerelerde olduğu bilinmiyor hem de kiminle vakit geçirdiklerini. Sahipsiz kalmış gibi savrulmuş her biri bir tarafa sanki.

Nereden geldik bu durumlara bir düşünmek gerekmez mi? Neden bu kadar yozlaştık. Ailelerin tüm derdi geçim sıkıntısı mı? Yoksa boş vermişlik mi? Bizim örf adetlerimizde ve gelenek göreneklerimizde çocuklara sevgi ile yaklaşılırdı. Şehvetle değil! Onların tırnağı kırılmasın diye gözden uzaklaştırmazlardı, şimdi ise nerde oldukları, ne yaptıkları bile önemsenmiyor sanki. Asıl koruma altına almamız gereken çocuklarımız ilk sırada yer alırken aslında ilerisindeki kalan şıklara da bir bakmak gerekli belki de. Apartman binasında oturduğumuz karşı dairede kimlerin ikamet ettiğini dahi bilmeden yaşayan bir toplum olduk ne yazık ki.

Neden evlatlarımıza sahip çıkamıyoruz hiç düşündünüz mü? Neden ilgimizi sevgimizi esirgiyoruz onlardan.  Bu boş vermişliğin nedeni ne? Hiç düşünmüyor muyuz?

İnsanoğlu bu tabi kimin niyetinin iyi olduğunu ya da kimin kem gözlerle sapıkça hayaller kurduğunu bilemezsin. Zihin okuyan bir özelliğimiz yok ki iyiyi kötüyü ayırt edelim. Çiğ süt emmiş kanı bozuk illaki çıkıyor.

Güçlükle büyüttüğümüz, gecemizi gündüzümüze kattığımız, hastalandığında uyku dahi uyumadığımız evlatlarımız gün geliyor bir kanı bozuk tarafından kaçırılıyor ve günler ya da aylar sonra ölüm haberini alıyoruz. Bu tür olaylar ülkemizde çoğalmaya başlamışken sapık zihniyette bir gurup evlatlarımızın gözünün yaşına bakmadan toprağın altına koyuyorsa bir durup düşünmemiz gerekli sanki. Daha minicik bedenleriyle gelecek için hayaller kuran yavrularımız yine bu toplum içerisinde sinsice yer etmiş ve gittikçe çoğalan parazitlerin elinde hayatları karartılıyor. Birilerinin bu gidişata dur demesi için daha ne kadar beklenir bilemiyorum.

Her geçen gün globalleşen dünyanın, insanların gözünü kör ettiği şu dönemlerde ailelerin oturup, geçmişi göz önünde bulundurması gerekir.  Globalleşen diyorum çünkü çağ atlayan, sürekli gelişip büyüyen, teknolojinin esiri olan ülkelerde bu tür vakalar artmış durumda. Acaba bu globalleşme bizde yanlış mı anlaşıldı?

Daha fazla minik canlar toprak altında bulunmadan, içimizde bilmeden de olsa beslediğimiz, bizimle aynı topraklara basıp bizimle aynı havayı teneffüs eden yaratıkların bir an önce önlemini almanın zamanı geldi de geçiyor bence.

Atalarımız ne demişti zamanında hepiniz hatırlarsınız; “Terbiye, çocuğu kabahatlerinden dolayı cezalandırmak değil, onu kabahat yapmaktan alıkoyacak bir seviyeye çıkartmaktır” şimdi yapılması gereken, atalarımızdan aldığımız terbiyeyi ve ahlakı yeniden canlandırmak gerekir. Daha küçük yaşlarda konuşmayı bile öğrenememiş çocukların eline akıllı denen zehirli dokunmatik telefonlara bir sınırlama getirilmeli öncelikle. Saatlerce televizyonun karşısında izletilen ve bilinçaltında çocukları farklı yerlere çeken çizgi filmlerin sınırlandırılması gerekir. Çevredeki insanların kim olduğunu aile yaşantılarını iyi tespit edip onların iyi veya kötü birileri olduğunu analiz etmek gerekir.

Bundan dolayıdır ki! Bizlerin en büyük sıkıntısı, sanki globalleşmeyi farklı yönlerde algılayıp vicdanlarımızı köreltmemiz olsa gerek. Benim bildiğim vicdan birdir. Ne artar ne azalır. Lakin görünen o ki içimizdeki toplumun bazı kesiminde ne vicdan kalmış ne edep ne de hayâ. Vicdanını toprak altına atmış bir gurubun global anlayışı ile karşı karşıyayız maalesef.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.