Psikiyatrist Irvin D. Yalom’un bunu konuyla ilgili çok
sevdiğim bir sözü vardır diyor ki; ‘’ Biriyle tam bir ilişki kurabilmen için
önce kendinle ilişki kurabilmelisin. Eğer kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak,
inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız.’’ İnsan beyni ancak başka
bir insan beyni ile gelişiyor, yani insan insanın ‘’tamamlayıcısı’’ oluyor.
İnsan ancak bir başkası ile büyüyor, gelişiyor, değişiyor, dönüşüyor. Bu
bağlamda, ilişkide olduğumuz kişilerle bile isteye/kast ve idare ederek veya
etmeyerek/hasbelkader bir bağ kuruyoruz. Ortak yaşam alanlarımız oluyor, ortak
duygu ve düşüncelerimiz, ortak paylaşımlarımız. Birbirimizden öğrendiklerimiz
olduğu kadar birbirimizden beklentilerimiz de oluyor ve gönül bağı
kurduklarımızdan, gönül başka şeyler de istiyor; takdir istiyor, onaylanmak
istiyor, kapsanmak istiyor, saygı istiyor. Fakat insan, hepimizin insan olarak
ihtiyacı olan bu özlemlerini fark ettiği gibi şunu da fark etmeli:
Partnerlerimiz bizim geçmişte karşılan(a)mayan özlemlerimizi gidermek, doyurmak
için bir araç değildir. Kişi özlemlerini, beklentilerini ancak kendilik
kapasitesini güçlendirerek giderebilir.
Sağlıklı bir yetişkin, geçmişiyle gelen içindeki öfkeli çocukla,
incinmiş çocukla bağlantı kurarak kendi duygularını dinlemeli, özlemlerine alan
açmalıdır. Kendine şefkat gösterebilmeli, ne hissederse hissetsin, ne yaşamış
olursa olsun kendini affedebilmelidir. Kendini takdir edebilmeli, tüm
yapamadıklarıyla, kesik yaptıklarıyla kendini kabul edebilmelidir. Kendini,
alıp uyguladığı doğru ya da yanlış tüm kararlarıyla onaylayabilmeli,
seçimlerinin sonuçlarını yaşayabilmeli, bunu kendilik değeriyle yapabilmelidir.
Tüm seçimleriyle kendini sevmeyi becerebilmelidir.